2005 - KANAVİÇE

GOBLEN TUTKUSU

 Ekim ayında "Sevgim Gelincik" adlı üçüncü goblen sergisini açan Semra Akbaş Sezer ile bankacılıktan, goblen sanatına uzanan yolculuğunu konuştuk.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ? 1951 İstanbul Moda doğumluyum. Bankadan emekli bilgisayar uzmanıyım. Evliyim, üniversitede master yapan bir kızım var. En büyük hobim ise sinema. Festivalleri hiçbir zaman kaçırmam. Özellikle Avrupa sinemasını çok seviyorum.

İlk olarak goblenle nasıl tanıştınız ? İlk kez goblenle tanışmam bundan 5 sene önce Kadıköy'de düğme almak için uğradoğım bir tuhafiye dükkanında gözüme ilişen bir resim oldu. Resim o kadar cazipti ki gözümü resimden alamadım. Tuhafiyeci çocuk bana bu baskının üzerinin işlendiğini ve çok moda olduğunu söyledi. Küçük bir goblen alarak işlemeye başladım. Goblen serüvenim bu şekilde başladı.

Daha önce el işleriyle hiç ilgilenmiş miydiniz ? Hayır, el işleri ile hiç uğraşmış değildim. Elime iğne iplik almış değildim o zamana kadar. İlk aldığım küçük bir goblendi, bayağı bir işledim söktüm sonunda işlemeyi öğrendim.Bu bana çok büyük bir zevk vermişti. Tabii şimdi bakıyorum da aslında çok kolaymış, bayağı bir uğraşmıştım.

Peki goblende sizi çeken neydi ? Goblen bana tarz olarak çok klasik ve nostaljik geliyor. Avrupa kökenli olması, eskiden şatoların duvarlarını goblenlerin süslemesi, asil bir hava var goblende sanırım.

Goblen sergisi açmaya nasıl karar verdiniz ? Evime birçok goblen işledikten sonra bir bankanın çok özel müşterileri için yılbaşı hediyesi olarak müşterilerin seçtiği goblenleri işlemeye başladım. Bu özgüvenimi artırdı. Maddi anlamda da benim için çok iyi oldu. Etraftan çok olumlu tepkiler aldım. Tüm bunlar beni sergi açmaya yöneltti diyebilirim. İlk sergimin teması "Kadınlar ve Çiçekler" oldu. İkincisi "Yaşamın İçinde Goblen". Bunda gobleni sadece pano olarak değil, birçok obje üzerine de uyguladım. Üçüncüdeki tema ise "Sevgim Gelincik".

Kanaviçe ile goblen arasındaki farktan bahsedebilir misiniz ? Goblen işi, halk arasında goblen kumaşı denilen ama asıl adı "penelope antic canvas" olan ızgara görünümünde delikleri olan bir kumaşa nakış yünü, soft koton veya muline iplikleri ile verevine yani yarım çarpı şeklinde hep aynı doğrultuda işlenen bir nakıştır. Kanaviçe ise baskısızdır ve önünüzdeki bir şemadan sayarak modeli kumaşa aktarmanızdır. Kanaviçede etamin, keten gibi sayılabilir kumaşlar üzerine Muline kullanılarak çarpı şeklinde bir ilmek atılır. Yün kullanılmaz ve Mulinenin genellikle 2 veya 3 katı ayrılarak işlenir. Aralarındaki farklar temel olarak bunlar...

Goblen ve kanaviçe işlerken hangi markaları tercih ediyorsunuz ? Goblende en çok Fransız goblenlerini tercih ediyorum. Özellikle Seg de Paris, Margot ve DMC'nin goblenleri başı çekiyor. Bunların dışında Elizabeth Bradley gibi çok elit İngiliz goblenlerini de beğeniyorum. Kanaviçe olarak çeşit ve tasarımlarıyla dünyada bir numara olan DMC, sergilerimde en çok kullandığım marka. Bunun dışında Princesse, Marie Couer ve Vervaco da çarpı işinde tercih ettiklerimden. İplikte de DMC kullanıyorum. Sırf nakış için bile 11 çeşit ipliği var. Bana bu kadar çeşit ve kalite sunan başka bir marka yok zaten.

Gobleni nakış yünü ile işlemeyi tercih ediyorsunuz, neden ? Nakış yünü ile işlerken goblen kumaşının deliklerini tam olarak dolduruyor. Birincisi delikler ve goblendeki baskı gözükmüyor. Bu sayede renklerde ve desende kolaylıkla oynama yapabiliyorum. İkincisi, nakış yünü mulineden daha kabarık durduğu için görsel olarak da yine nakış yünü kullanmayı tercih ediyorum. Zaten yüzyıllardan beri Avrupa'da goblen hep nakış yünleri ile işlenmiştir.

Bugüne kadar kaç parça işlediniz ? Tam sayısını ben de bilmiyorum ama küçükleri saymazsak yaklaşık 400 diyebilirim.

DMC Kanaviçe dergisini takip ediyor musunuz, dergi için düşünceleriniz neler ? "DMC Kanaviçe" dergisini düzenli olarak takip ediyorum. İçerik ve model olarak oldukça kaliteli ve kanaviçenin çok farklı kullanım alanlarına yer veriyor. Bence bu konuda Türkiye'de bir ilk oluşu önemli. Dergide verilen şemaların sembollü oluşu işleyiciler için çok büyük kolaylık. Ayrıca hiç kanaviçe bilmeyen bir kişi bile bu dergideki anlatımları okuyarak rahatlıkla kanaviçe öğrenebilir. Baskı ve renk tekniği ise çok başarılı.

Kendilerine hobi edinmek isteyenler ve gençler için neler söylemek istermisiniz ? Bence her yaştan ve meslekten bireylerin mutlaka bir hobisi olmalı. Günümüz yaşam şekli ve keşmekeşi içinde bu bir rahatlama ve terapi oluyor. Nakış eskiden çeyiz olarak yapılırdı. Şimdiki genç kızlar artık çeyiz yapmıyorlar. O yüzden bu jenerasyon el işlerinden eskiye oranla oldukça uzaklaştı. Ama görüyorum ki artık genç kızlarımız ve çalışan genç hanımlar da son 2-3 yıldır çeyiz olarak değil hobi olarak kanaviçe işliyorlar. Hatta goblen işleyen erkekler bile var. Özellikle gençlerimize ben buradan şu mesajı veriyorum :"Lütfen çok yönlü olun ve vizyon sahibi olmak için değişik hobiler edinin".

Bu serginizde gobleni sadece pano şeklinde değil de farklı objeler üzerine de uyguladığınızı  görüyoruz. Örneğin eski bakır bir güğümden abajur yapmışsınız... İlk iki sergim panolar ve kullanım objeleri üzerine idi. Üçüncü sergimde bunları biraz daha geliştirdim. Daha cesaretle kullanım objelerine yöneldim. Bu cesaret de size ürettikçe üretmek zevki sunuyor. Çünkü gobleni neye uygulayacağınız, hayal gücünüz ile sınırlı. Mefruşat olarak yani koltuk, sandalye, puf, halı gibi, kullanımı batıda çok yaygın. Ben bunların yanında goblendeki desenleri yastık üzerine aplike ettim. Tepsi üzerine uyguladım. Bir de sizin de bahsettiğim gibi evimde eski bakır bir güğüm vardı. Onun içinden elektrik tertibatı geçirttim ve üst kısmına da işlediğim gobleni aplike ettim. Böylece orijinal bir aydınlatma objesi ortaya çıktı.

Goblen gibi el sanatlarının bir tür terapi yöntemi olduğu ve bu yüzden dünyada kullanımı hızla yaygınlaştığı görülüyor. Katılıyor musunuz ? Goblen işlerken kendinizi sıkıntılardan uzaklaşmış hissediyor musunuz ? Ben goblenle hayatımın zor bir döneminde tanıştım. Renklerle ipliklerle, desenlerle hayal dünyanız gelişiyor. Bu da sizin yaşama zevkinizi ve kalitesini etkiliyor. Bu tür el işi uğraşlarının günümüzde artış göstermesinin nedenlerini; değerlerimizin zamanla yer değiştirmesi, inanılmaz tüketim toplumu olmamız, yitirdiğimiz hayallerimiz, üretma zevkimiz, ve bize kazandırdığı mutluluk şeklinde sayabiliriz. Toplumumuzdaki kadınların el becerileriyle aile bütçesine az çok katkısı da yadsınamaz bir gerçek. Bizlerin bu tür uğraşlar ve sergilerimiz, sizlerin de bunları yaygınlaştırmanız, yayınlamanız ile daha umutlu ve sevecen bir toplum olacağız.

DMC Kanaviçe Dergisi 2005

Yıl : 1 Sayı : 4

Söyleşi